Seyahati seven herkesin bir Yunan adasına uğramışlığı vardır
eminim. Sadece Atina ve Pireyi görmüş olan ben için bir ayıp .evet ayıp.
Derneğin (WISTA) toplantısının Hydra adasında yapılacağını duyduğumda küçük
çaplı bir sevinç zıplaması yaptım.
Hydra adası Pirenin güneyinde 1,5 saatlik deniz mesafesinde , kucuk ama tarihi değeri ile onem verilen bir ada.Geneli kayalıklı adada tahmin ederseniz ki tek bir en yüksek dağı var ve onun adı Eros . Adanın adı Hydra , anlaşıldığı üzere harika suları olan bir adaymış ama şimdilerde eski görkemi yokmuş bu suların. Ama söylemem lazım , gerçekten cok güzelmiş..Tarihi inanılmaz maceralı ..
Kazılardan çıkanlara göre MÖ 3000-2500 yıllarında küçük bir yerleşim alanı ve nüfus mevcutmuş.Dorian istilaları , Bizans dönemi ve korsan saldırıları ile 13yy a kadar izi sürülen tarihi eserler var. Yunanistan’da en sevdiğim sanırım bu .. hayatlarını cok güzel eserlere dökmüşler ve bunu yüzyıllar boyunca korumuşlar.Pire’den hızlı denizotobüsleriyle birlikte güzel bir deniz yolculuğu ile adaya vardık. Once pirede soguk birşeyler içtik limonata tadında J..
Hydra adası Pirenin güneyinde 1,5 saatlik deniz mesafesinde , kucuk ama tarihi değeri ile onem verilen bir ada.Geneli kayalıklı adada tahmin ederseniz ki tek bir en yüksek dağı var ve onun adı Eros . Adanın adı Hydra , anlaşıldığı üzere harika suları olan bir adaymış ama şimdilerde eski görkemi yokmuş bu suların. Ama söylemem lazım , gerçekten cok güzelmiş..Tarihi inanılmaz maceralı ..
Kazılardan çıkanlara göre MÖ 3000-2500 yıllarında küçük bir yerleşim alanı ve nüfus mevcutmuş.Dorian istilaları , Bizans dönemi ve korsan saldırıları ile 13yy a kadar izi sürülen tarihi eserler var. Yunanistan’da en sevdiğim sanırım bu .. hayatlarını cok güzel eserlere dökmüşler ve bunu yüzyıllar boyunca korumuşlar.Pire’den hızlı denizotobüsleriyle birlikte güzel bir deniz yolculuğu ile adaya vardık. Once pirede soguk birşeyler içtik limonata tadında J..
Adaya
vardık . Sıcak .. kemiklerime kadar ısındım.. Oh bea dedirtti havanın güzelliği
Adanın ulaşım araçları göründü. At ve eşşeklerle devam
edicez repliğini tam şimdi diyebilirim artık. Motorlu araç yok. Harika. Bir
dönem Venedik’lilere ait olan Hydra , 15.yy da Osmanlı’dan kaçan Yunan ve
Arnavutların saklandığı bir yer olmuş.1566-1821 yılları arasında Osmanlı
İmparatorluğunun bir parçası oldu. Deniz ticaretinde önemli bir yeri
olmuş.Venedik ve Osmanlı arasındaki çekişme ile Pasarofça Antlaşması (1718 )e
kadar devam etti. 1774
yılında Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya Osmanlı topraklarında yaşayan
Ortodoksları korunma maddesi ile adaya Rus bayraklı gemilerle gidip gelmeye
başladı. Rusların adaya gelmesi ile Veba salgını başgösterdi.Osmanlının atanan
Yunanlı valisi silah taşımacılığı ile deniz filosu kurmuş. Sonrası malum işte
.. zayıflayan imparatorluğun son zamanlarıyla , 1821 yılındaki Yunan devrimi
ile ada Osmanlının elinden çıktı. Bunu zaferlerle her haziran ayında kutlarlar.
Atlara yuklenen bavullarımızla Kont Orlof butik otelimize dogru taş yollardan, güzel sokakların arasından geçerek, adanın güzelliğini sindiriyoruz.
Atlara yuklenen bavullarımızla Kont Orlof butik otelimize dogru taş yollardan, güzel sokakların arasından geçerek, adanın güzelliğini sindiriyoruz.
Öğrendim
ki, ada’nın özelliği herkesin Armatör olmasıymış. Denizcilik ve gemi sahibiymiş
ozamanlar herkes. Ama işler hiçde sandıkları gibi gitmemis. Devrimden sonra
1900’lerin başına kadar fakirleşmiş, iyice hastalıktan ve ticaretten zayıflamış
ancak 2.Dünya savasından sonra ada yeniden canlanmaya başlamış.
Otelin girişi ve bahçesine bakın ya… İnanılmaz güleryüzlü , nazik ve dost canlısı bir sahibesi vardı. Kahvaltısı güzeldi ama o guzel bahçede oturup keyif etmek daha bir güzeldi.
Otelin girişi ve bahçesine bakın ya… İnanılmaz güleryüzlü , nazik ve dost canlısı bir sahibesi vardı. Kahvaltısı güzeldi ama o guzel bahçede oturup keyif etmek daha bir güzeldi.
Otelden
çıkıp adanın merkezine dogru gidiyoruz..
Yunan
mutfağını size tekrar anlatmama gerek yok heralde .. Ne kadar leziz ve Turk
mutfagina benzer olduğu , deniz ürünleri ve meze ile kendinizi Türk güney
sahilinde bir yerde hayal edebilirsiniz ama heyecanlı konusmalar, birbirini
dövüyormuşcasına bağırıp eğlenen insanlar belki birde kulağınıza gelen yunan
muziği size farkı hissettirir.
Saat Kulesini sağlı sollu takip eden düzenli hediyelik dükkanlarına girdikçe , yarım yamalak türkçeleri ile ; “Şişlide otururduk biz” , “annem İstanbuldan ,babam Trabzondan” ,”dedem gelmiş gençliğinde” ,”ben çok gördüm İstanbulu evimiz vardı “ … her birinde bir Türkiye anısı , teması , ilişkisi..Çok hoştu ..
Saat Kulesini sağlı sollu takip eden düzenli hediyelik dükkanlarına girdikçe , yarım yamalak türkçeleri ile ; “Şişlide otururduk biz” , “annem İstanbuldan ,babam Trabzondan” ,”dedem gelmiş gençliğinde” ,”ben çok gördüm İstanbulu evimiz vardı “ … her birinde bir Türkiye anısı , teması , ilişkisi..Çok hoştu ..
Adanın
dogu sahiline dogru ilerleyip , kayalıkların tepesine kurulmus bir cafede
birseyler yemeğe gittik. Cafenin onundeki yuksek kayalıklarda guneslenip ,
denize giriliyor.Manzaraya doyum olmadı.
Derneğin konferansı için geldiğimizi söylemiştim .yalan yok J Katılmamız gereken
konferans, davet, yemek var hazırlanmak için otele dönerken; ellerimi
duvarlarına sürerek geçtiğim , pencerelerinden başımı uzattım bu evleri sevdim
. pis röntgenci değilim J
Akşam olmadan Denizcilik Muzesinin önündeyiz. Saat kulesi
merkez ise şimdi batı sahilindeyiz . Liman olduğu gibi önümüzde. Yatlar ,
balıkçı tekneleri , yolcu tekneleri..
Ah işte.. Güneş gidiyor..
Davet sonrası topuklu ayakkabıların bu taş yollardakı
ızdırabına son verip ,elimizde birşeyler içmeye iskeleye gidiyoruz.Herşey güzel
ama dostlarla başka bir güzel , kabul etmeli ..
Nasıl farketmemişim ki..odamdan çıkınca bu minik avlunun
sadeliğini .. görmez ben..
sabahın ilk ışıkları
birazda
faideli işler ..
Sevgili
Yunanlı dostlarımız bizi ağaçların altında , canlı müzikle çatal bıçak
seslerinin birbirine karıştığı çok eski bir lokantaya götürdüler.
Bu
arada unutmadan ;denize girmek icin harika kucuk koyları mevcut. Kucuk
motorlarla veya biraz yürürüm derseniz karadan gidebileceğiniz neredeyse size
özel hissedebileceğiniz plajlarında (bazıları ücretli lütfen sezlonga
serilmeden sorun) denizin tadını cıkarabilirsiniz.
Son
aksam; yüzmenin verdiği rehavet,muzik , güzel yemek, dostlar , kahkahalar ve
manzara..
Tepede
kurulmuş olan restorandan ayrılıp daracık bir patikadan iskeleye inip bizi
merkeze götürecek olan motora biniyoruz. Aksi tipli , sigaradan bıyıkları
sararmış , bir zenci kadar kararmış teni ile yaşlı bir yunanlı amcanın teknesi.
Her bir noktasında tarihi ve denizi, belkide yolculuğun özetini görebilirsiniz.. Cabuk cabuk diyor tekneye binenlere Sabaha ne kaldı ki
dimi Kostas Amca ..:)))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder