Gemide
Yemekten sonra, her
aksam yaptığım gibi, güverteye çıkmıştım. Hava ağırdı. Eriyen bir kurşun.
Buharını ben soluyorum. Kesik soluyuşumla. Tere batmıştım. Filikaların altında,
hiç kimsenin beni görüp tedirgin etmeyeceği bir köşeye siginmis, serinlemeye
çalışıyordum. Bir yandan da, kafamı nicedir çelen su sorunun karşılığını
arıyordum: Nerden binmiştim bu gemiye? Nasıl binmiştim bu
gemiye? Anılarımda bir toprak parçası var. Yemyeşil bir toprak
parçası.
Vardiyamın başlamasına
az kalmıştı. O mazot kokulu , yağ içindeki makine dairesine inmeden kazanılmış
her temiz hava ciğerlerimde bayram edercesine dolanıyordu. Sarmam yanımda olsa
keşke , bu ucuz gemici sigaraları kesmiyordu beni.
“Musa !!.. “