Gemide
Yemekten sonra, her
aksam yaptığım gibi, güverteye çıkmıştım. Hava ağırdı. Eriyen bir kurşun.
Buharını ben soluyorum. Kesik soluyuşumla. Tere batmıştım. Filikaların altında,
hiç kimsenin beni görüp tedirgin etmeyeceği bir köşeye siginmis, serinlemeye
çalışıyordum. Bir yandan da, kafamı nicedir çelen su sorunun karşılığını
arıyordum: Nerden binmiştim bu gemiye? Nasıl binmiştim bu
gemiye? Anılarımda bir toprak parçası var. Yemyeşil bir toprak
parçası.
Vardiyamın başlamasına
az kalmıştı. O mazot kokulu , yağ içindeki makine dairesine inmeden kazanılmış
her temiz hava ciğerlerimde bayram edercesine dolanıyordu. Sarmam yanımda olsa
keşke , bu ucuz gemici sigaraları kesmiyordu beni.
“Musa !!.. “
“çarkçı başı çekildi,
hadi vardiyana .. göksele söyle ikiniz sintinenin pompasını söküceksiniz ..
limanda sıkıntı veriyor”
“tamam süvari bey”
Gece vakti sintine mi?
Yapma yaaa efendi kaptan..
Güverte kapısını açıp
personel salonun önünde durdum. Yemek bitmiş istirahatta çaylarını yudumluyordu.
Erol reis italyadaki anılarını anlatıyordu bilmem kaçıncı kez, ağızının suyu
akarak dinleyenlere . Gemi vardı mı rıhtıma Erol’un manitaları sıraya girermiş.
Nasıl bir şeytan tüyü varsa bu çirkin adamda , doğru dediğine
inanıyordum.Güldüm.
Agır agır makine
dairesine inerken , makinanın delirtici motor sesi kulaklarıma dolmaya başladı.
En güzeli de bu seste , en delice düşüncelerinizi bile duyamazsınız. Sakin.
Dik, dar ve karanlığa doğru bir iniş bu. Mezarım sanki.Sığınağım. Ha toprak
altı , ha suyun altı. Yoğun sıcaklık ile birden tum hücrelerimden terin
boşaldığını , ağzıma burnuma dolan benzin-mazot-yağ-ter tadı sardı her yerimi. Yukarıdakilerin sis’ten
korktukları gibi , kaşıkla yenir dedikleri cinsten bir bunaltı.
“olm nerdesin ? yemek
diye çıktın ..yedin saatleri”
“geldim ya”
“ahanda vala yarım saat
üplettin benden”
Panelin başına gidip
çarkçı başının notlarına baktım. Makina 395 rpm’de devam , hararet kontrolü
yapılcak,numune yağ için kap hazırlanıcak, sintine pompası kontrol edilcek.
Başka ? şaft yatayınıda kolla çevireyim bari..
Tüm kemiklerimin
ağrıdığını, sırtımın ortasından belime kadar demirden bir cubugun etimi
yararcasına indiğini hissediyordum birkaç saat sonra üstübü ile ellerimi
temizlerken. Gokselin eli ile sigara işareti yapması ile basımla ok dedim.
Sabitlenmiş sandalyeye oturup omuzlarımı rahatlattım. Olmuyordu.Kaçamıyordum bu
acıdan. Sürüklenen bedenimdi oradan oraya ama ağrıyan kalbimdi. Günahımda ölene
kadar ezilecektim.
Göksel geldi. Yerimden
zorla kalktım. Saatler önce indiğim o merdivenler şimdi gözümde büyüdü.
Kenarına oturdum.Ellerim başımın arasında , dizlerime gömüldüm.
Hiç bırakmıyordu
hayaletim, nereye gitsem omuzumdan sesleniyordu gülen yüzü ile küçük kız. Katil
Musa.. Katil Musa.. Katil değildim ben. Ben istemedim ki. Nasıl hayır denir ki.
Yap dediler yaptım. Ben istemedim sana kıymak.Güverteye çıktığım anda kahkahanı
duydum bir an. Çelik gemiyi yalayıp ıslıklayan rüzgardı. Kacamıyorum ki
beynimdeki senden. Ardına baka baka kaçarken, seni vurup toprağa düşüren ben
seninle gömüldüm aslında. Kaçabilen bedenimdi.
Suzan A.
06/05/2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder