21 Ocak 2015 Çarşamba

Öykü 5


SİYAH İBRİŞİM

Meliha Kadın’ın kızı hatırlı bir subayla evlenecek. Gözü, köye geldiğinden beri Pembe’deymiş. Ankara’dan ailesi gelmiş, istemişler, vermişler. Bizde de başladı tabi hazırlıklar. Bohçalar; en kıymetli danteller, pırpırlı güzel çemberler, sim urganla cami-Kabe motifli seccadelerle dolmaya başlamıştı.  İstanbul’dan alınmış çoraplar,  Altın Damla kolonyası, basma entariler, el dokuması havlular.  Hepimiz heyecanlıyız. Meliha Kadın,  Pembe’si için pek bir özeniyor. Pembe anası gibi. Şen şakrak, gözlerinin içi gülen, pembe-beyaz yanaklı, nazlı kız.








Minik şeffaf kutunun kapağından içimi aydınlatıyorsunuz diye seslendim rengarenk   kukalara, makaralara, büyüklü küçüklü başımı döndüren boncuklara. Turuncunun en canlısına. Göz kırptı bana. Onunla ,en son, oyanın boncuklarını dikmiştim. Büyük bir keyifle. O güzelim boncuklar, nasıl da nazlı nazlı, salınarak oyanın çiçeklerinin tohumları oluvermişti. Şehirden ısmarlama onlarca ipek ibrişimle, Amerikan bezi ile gelmiştim aylar önce. İncecik, sarı suya batırılmış metalim ile ne çok büyük, ne çok küçüğüm. Sivriliğim, battığım parmakların inceden kanaması ile meşhur. İpek kumaşları hırpalamaz metal pürüzsüz gövdem. En zor çini iğnesi işleri benim sayemde. İğne kutusunun en güzeliyim.  Etamin iğnesi pek bir kıskanmıştı geldiğimde ama o da anladı kalın gövdesi ile narin nakışları yapamayacağını. Çengelli iğne kamburuna bakmadan konuşmuş hakkımda ama, o kim, ben kim. Şalvara, dona, lastik geçirsin o. Aman koparmasın. Toplu iğnelerle yığınla bir aradalar, istif halinde.  Hele hele yorgan iğnesi, bir de paçavradan yapılmış kumaş yığınına saplanmış, kalın, paslı çirkin ucuz metal  ile çuvaldız. İğne bile denmez kendisine.

Hafta geçti tahta kutunun kapağını açan olmadı. Makasa dolanmış mezura, küçük makrome ipi günlerdir sessizdi. Oya pulları ışıltısızdı. Çok mu vakit var düğüne?  Hem görümcenin bohçası bitmemişti ki.


İçimden geçen siyah ibrişim ile titreyiverdim birden. Metalime değen o ipliğin her bir santimini canımı yakarcasına hissettim. Hiç sevmem bu kara rengi. Meliha Kadının tombul ellerini tanımıştım ama her zaman ki kıvraklığı yoktu. İpi gerilip ucuna düğüm attı. Sesindeki hüzünlü ağıt, gözünden düşen yaşa katıldı. Sevdasından delirmiş bir delikanlı, Pembe’yi vurmuş kınasında. Siyahlara dolanıyordu anası acısıyla. Peşi sıram gelen siyah ibrişim sessiz sessiz ağlıyordu. Ah, kırılıvereydim de o kara yazmaya değmeseydim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder