Sahtekarın
önde gideniyim.. İş nedeni ile yaptığım yolculukları ustalıkla kendi
menfaatime kullandığımı tüm yüzsüzlüğümle ilan ediyorum J Kırmızı şehir Hamburg için
“Fırsatçı” sıfatını tarafınızdan iltifat gibi kabul ediyorum sevgili dostlarım.
“Çok
işim var”,” nerede benim dosyalarım”,”of hiç gitmek istemiyorum” gibi asılsız
şikayetler le Hamburg’a uçtuk . 1 yıl
önce de Hamburg’a gitmiştim ama tecrübeli olunca daha bir hoş oluyor tabi.
Sağlı
sollu dükkanlarla dolu meşhur Mönckebergstrasse’nin karşısındaki şehrin en büyük
tren istasyonu Hauptbahnhof’un kuzey kapısının karşısında kalan temiz ve eski
bir otel Fürst Bismarck’a yerleştik.Yalnız hemen sölim arka sokağı biraz batak
,biraz kerhane , biraz gel anamss oteller var.Niye bu otel mi? Abimin referansı.
Daha önce camdan duş kabini; odanın ortasında olan Hotel Ambassador’da kalmıştım. Psikopata
bağlamıştım gizli kameramı var diye. 3 gün karanlıkta yaşayıp yarasa
olmuştum.
Bavullarımızı bırakıp,otelin
dökme kalorifer peteklerinin kabartma desenlerini bir kağıt ile kopyaladıktan
sonra kendimizi Hauptbahnhof’un içine attık.
Hpf ;
Yemek, kahve, market ve dükkanların olduğu tarihi 1900’e dayanan üzeri
kapalı,ve
zamana kısım kısım direbilmiş orijinal cam tavanı, dükkanların tabelaları
arasında kaybolmuş duvar desenleri, ağırlığını hissettiren, demir dökme
destekleri ile hoş bir ana istasyon.
Hpf’yi geçiş yolu yaparak
Mönckebergstrasse(mönkebe diyeceğim bundan sonra)doğru ilerlerken sürü gibi
birbirimize yapışık yürüme nedenimizin kasım soğundan olduğuna kanaat getirdik.
Biz Türklerin 70’li yıllarda başlayan Alamanya’lı komşular , dram haline
getirilen türk filmleri ,okulda öğrendiğimiz savaş dönemi müttefiğimiz, ilk
elmalı Fa sabunu, zamanla Haydarpaşa, trenler yolları , medeni hukukumuz
,80’lerin her türk genç erkeğinin ilk dil eğitim derslerini aldığı alman
pornoları ile Almanya hakkında konuşa konuşa insan akınına karıştık. Saturn adlı
5 katlı elektronik magazayı salyalarımı sile sile ,”sonra kesin tavaf edicez”
sözü alarak geçip, ilerken, sinemada Fatih Akın’nın filminin oynuyor olması
ile
keyiflendik.
Hamburg son eyalet şehri
olmasının yanı sıra , hanedanlık şehride olmuştur. Sembolu kırmızı beyaz
renklerde bir kale (Burg- kale )resmidir. Her yerde bu sembolu kullanmışlar.
Neden bilmiyorum ama bana şirin geliyor. Mönkebe caddesinde dükkanları es
geçerken, şehrin en eski kiliselerinden ve benim çok beğendiğim St Jacobi
kilisesine gittik. Biz 2 bayan ruhani havadan etkilenmiş halde kesilmiş ağaç
kütüklerinden tabure yapılmış yerde otururken , mum yakalım derken, arkadaşım
Notre dame’in kamburu filmini çeviriyordu.
Rezillik tabi ama çok güldük.
Geçmişi 13.yy dayanan kilise Hamburg şehri büyüdükçe kale sınırlarının içine
girmiş. Dolayısıyla korunması çok geç olmuş.Harika vitrayları ile görülmeye
değer bir eser. Çok etkileyici bir atmosferi var.Gittiğimiz zaman tadilata yeni
başlanmıştı ama örtülerin kapatmadığı resimler, kabartmalar çok güzeldi.
Kilisenin içinde birde kendi maketi var. İlginç gelebilir.
Cıvıl
cıvıl insanlar, vitrinler, insanlar güler yüzlü.Soğukdan parmaklarımızı
hissetmez iken bağrı açık sarı sarı çizgi film çocuklarını görünce daha da
üşüyor insan. Europa alışveriş pasajına arabesk usul dalışımızla ,itiş kakışla L’italiana
Gelateria’nın rengarenk ,çeşit çeşit dondurmalarının önüne attık kendimizi.
İnsan evladı olan birinin yiyemeyeceği porsiyondaki dondurmalar ile
boğazlarımızı patlatma uğruna Rathaus’un olduğu meydana çıktık. Belediye binası
Rathaus 1800’lü yıllarda yapılmış güzel bir Alman mimarisi. İçine girmeye bugün
için vakit yok.
Hamburg ticaret alanında pek çok sektorun birleştiği bir yer. Bu akşam denizcilik alanında 60 senedir , her yıl kutlanan , 6000-6500 kişinin katıldığı Hamburg Messe & Congress salonunda ki Eisbein davetine katılacağız. Gidip, süslenip gecelerini de öğrenmeliyiz kırmızılı şehrin.
Öyle temiz bir havası var ki; gözlerini açmadan beyni açılıyor insanın. Göl kenarında izlemesi bile yorucu gelen spor yapanları izlemek, kahve içmek ve manzaranın keyfini çıkarmak.süper.Bazı kışlar göl buz tutunca buz pateni yapıldığı söylendi ama o gölün buz tutmasına imkan vermiyorum. Tamam noelde devasa çam ağacını ortadaki platformda süsleyip ,ışıklandırmalarına kafam basıyor ama buza yok .
Hazır buradayız bir iki arkadaşımı ziyaret ve sürüye geri dönüp kanalları gezmeye gittik.
En
bilinen kanallar şehri Amsterdam gibi Hamburg’da da pek çok kanal ,köprü var.
Avrupa’nın sayılı eski liman şehirlerinden biridir.Tersaneler,tekneler ve
özellikle tersanedeki Queen Mary II yi görme imkanımız olucak diye
sabırsızlanıyorum. Rathaus’un yanından Benninsalster gölüne açılan kanalın ağzındayız.
Merdivenlerle kanalın su
seviyesine kadar inip bembeyaz ,yüzlerce kuğu ve çirkin ördeklere laf atıyoruz.“
Kızartalım bir tane” sesleri yükselince artık gidelim oluyoruz. Uzaktan Alster
gölünde yelkenli yapanları izleyerek kanalın üzerinden geçip Hanse- Viertel adlı
tuğladan yapılmış büyük bir pasaja girdik. Pasajdaki organik reçeller, ballar,
tatlılar,çikolatalar satan günahkar dükkanı lanetliyorum.
Lüks
birkaç giyim mağazası ve harika haritalar, maketler , kitaplar, kırtasiyeler ,
resimler , duvar süsleri satan mağazaya funda çapa ettik. Aldık birkaç şey ama
yinede tatmin olup çıkamıyoruz .Ben direk çalalım diyorum ama yandaş
bulamıyorum. Zor bela pasajın yörüngesinden kurtulduk. Kanalların arasından
geçerken Balzac cafe’de tarçınlı çörek ve kahvenin tadına varıyoruz.
Trene
binip Landungsbrucken’e , limana doğru gidiyoruz.Tren; gece kluplerinin,
restoranların, erotic, cluplerin,sex shopların olduğu bölgeden Reeperbahn yol
alıyor. Eğer onlar kadınsa biz neyiz ? J
İstiklal caddesinde de bir
dükkanı olan Nordsee’de tıka basa kulaklarımızdan kusana kadar deniz ürünü
yedikten sonra iskeleye indik. Karşı kıyıdaki tersanede Queen Mary II’nin
azameti , ardından parlayan güneş ile çok hoştu. Tekneler hızlı , hemen yanaşıp,
kalkıyor,donanımlar bizimkiler gibi tel maşa değil. İzlemek cidden harika.
Eski bir rus denizaltısını görmek için şehrin biraz dışında yükleme/tahliye yapılan , eski gemilerin bulunduğu işlek olmayan bir bölgeye gidiyoruz. Güvenlik nedeni ile dışarı çıkamıyoruz .(e ozaman niye getirdiniz dimi ?)
Kısa
süre içinde olsa Hamburg gelmeye değer bir yer. Yarim Almanya’yı mesken mi
tuttun ? gördün güzelleri beni unuttun .. türküsü ile çantamdaki deniz fenerli
ganimetlerimle eve dönüyoruz. Gene gelicemJ özle beni ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder