yalan yok.. donattık kendimizi .. sefamız olsun .. bir daha mı gelicez dünyaya .. amannn ne için çalışıyoruz diye diye aldık varyer yaptık.sonrası pişmanlık duydukmu o ayrı mevzuu tabe .. Değer mi gitmeye ? değer ama gerer aynı zamanda..
Rockefeller Center:
Amerikada ki egonun en güzel yansıması; zengin iş adamlarının binalara , büyük merkezlere illa kendi adlarını vermesi sanırım. Bay Rockefeller, 1920'lerin sonunda Manhattan'a sosyal faaliyetlerin yapılacağı bina yapımına başlamış.zamanla binalar eklendikçe 19 binadan oluşan büyük bir komplex haline dönüşmüş.Manhattan'da hakim olan art deco sanatı ile birbirine uyum sağlaması sağlıyor. Aşağıdaki resimde görülen yerde güzel bir restoran/cafe vardı ama kış geldimi devasa bir çam ağacı kuruluyor ve buz paten sahası halline getiriliyor. Öyle bir resmi internetten buldum :)
Burası bir kaç sokağın kesiştiği meydanımsı bir yer. Hemen karşısında Metropolitan muzenin dükkanı ve yanından devam eden yolla 5. avenue bağlanıyor. Cıvıl ortamı terk ederken sağda Tous meraklıları için güzel bir dükkan var soliiiim ..
Bir iki möhem haberim var diye dayandım The Wall Street Journal'ın kapısına ama almadılar içeri.
O kahır ile kendimizi aylaklığa verdik .. oda ne nereleri teptik geldik bu Madam Tussaud'a ..
Resimleri koymadım ama Bayonce'nın kalçanı elledim,Elton John'la dans ettim,Obama ile resim çektirdik, çekirdek çıtladık.Ben kadar boyları varmış peehhh!!
Manhattan'da en ama en çok sevdiğim iki yer oldu. Central Park ve Metropolitan Muze.
Minik yarımadamın kuzeyinde kalan , büyükçe bir dikdörtgen alan, içinde havuzlar , büyük güzel ağaçlar ,koşu yolları , bezbol sahaları , yat uzan çimenleri,sincapları , anıtları , heykelleri, sapıkları , gayleri, satıcıları ,köşe bucakta kalmış aşıkları ile tam seyirlik bir yerdi. Bir filimde Alice HArikalar Diyarını temsil eden bir heykel görmüştüm. Alice'i görücem diye yürü allah yürü canımız çıktı o sıcakta. birde yanımızdan grup halinde kan ter içinde koşanları görünce afaganlarım omuzlarımda söylene söylene yürüyoruz. Zavallı arkadaşım Burcu'da sesi çıkmıyor napıcaz Alice'i diyiverdi. Bu saatten sonra napıcağımız belli. Bu arada bir bezbol maçına takıldık.Hot dog ve bezbol (yazım hatası degil. surat bükmeyin hemen) .. bunuda gördük aferin bize madalya verdiler ya.. Park çok güzeldi yaaa.. kabul etmek lazım..
Etrafta sincaplar dolu ama her resmi koyarsak yazı patlar gibi.
Bu resim çekilirken , Burcu beni merdivenlerden yuvarlıyacaktı.Turk bir bisikletçi için 30 yıllık arkadaşını harcadı resmen :)))
Gördünüz dimi resmi ? Onca yolu tep gel .. şarj bitmek üzere , heykelin üzerindeki zilli kızı indirmek 1 saatimizi almış zaten , çeke çeke bu bulanık resmi çeken ispanyol'a ne diyim ben ?
park çook güzeldi çookkk...Ayakkabıları çıkarıp koca sahayı yalınayak geçtim.
Tahmin ederseniz ki akşamına temiz hava almanın etkisi ile ceset gibi uyuduk. Sabah oldumu? yiippiiee özgürlük anıtına gidiyoruz.. Downtown diye ayrılan Manhattan'nın en güney noktasındayız. Financial District bölgesi. Wall Street , olmayan İkiz kuleler ,Battery Park .
Kahve ve su takviyesi tamam. Ferry bedava imiş..aa kim ne bu kalabalık nereye bindik mi bi vapura ? nereye gidiyor bu bakmıyoruz ? amannn olsun gidişin birde dönüşü olabilir kanaati ile miss gibi deniz .. manzaraya diyecek yok. Manhattan'dan uzaklaşıyoruz. Alla alla rotası bi acaip .. hani özgürlük anıtı ? chık.. Staten Island vapuruna binmişiz. :) kahkahalarla adaya gittik döndük ..
Karaya ayak bastık.Wall street'e gidip, bakkal defterine çevirdikleri dünya ekonomisini kurtarıcaz. Battery Park'dan kuzeye doğru yürümeye başladık . Trinity kilisesine girme şansımız olmadı ama önemli bir yapıya benziyordu. İkiz kulelerin olduğu yerde ,sıfır noktasında bir kaç pankart ve grup yapılacak olan islam merkezi için sessiz protesto yapıyorlardı. mr smith kılıklı siyah takımlı,siyah gözlüklülerin arasından sıyrıldık. Bir parkta oturup dinlendik,güneşlendik. Artık elektronikçilere gitmemiz lazım.Daha bir lens , bir fotograf makinası , bir lens koruyucu, bir laptop, bir SD cart alabildim. Daha daha daha istiyorum...
Museum of Modern Art:MoMA
Müzenin girişinde nasıl bir baldır anlamadık ama birden sıra beklemeden biletimizi aldık. İçerideyiz. Çok büyük olmamakla beraber önemli eserlerin olduğu bir müze. En ilgimi çeken Manhattan'nı iyileştirme, yenileme projesi idi. Şehri deniz altından ve üzerinden genişletip, yaşam alanlarının fazlalaştırılması, daha güvenli ve doğa koruyucu olmasına yönelik bir proje .Etkilendim çok.
yaparlarsa küçük altın dişimi kırıcam ..
müze gezilerinin önemlisine hazırlanırken ; alice'e giderken o sıcakta dilimiz kaynana dili olmuş halimizi anımsadık ve sağlam pazarlık ettiğimiz bisikletli bir arap amca ile yola koyulduk. Adam kan ter içinde kaldı bizi çekicem diye. Gülmek ile ağlamak arasında bir koma ile Metropolitan Muzeye vardık.
Metropolitan Muzesi:
Müzeye girmeden Japon bir ressamın 2 ufak resmini alıverdim . Girişindeki heybet içeride göreceklerimizin habercisi gibi idi. İnanılmaz bir heyecanla daldık.Bilet yerine Mavi bir yuvarlak metal verdiler. yakamıza iliştirdik bu giriş biletimiz anlaşıldı. Müze planı ile inanılmaz değerli , nadide eserleri gezdik. Tek tek anlatmak imkansız. Sevenler için bir günün yetmiyeceği bir yer.
Şunu söylememe izin verin ki ; müzeden iteklenerek çıkarılan son kişilerden biriydik. her bir eseri uzun uzun incelemek bakmak , resimleri çerçevesinden maket bıçağı ile çekip almak , bir kaçını öpmek , ellemek istedim. Benim olmalarını diledim. Anca müze dükkanında bir iki poster magneti ile yetindim.
Seuratlardan biri benim olmaz mı diye hönkürmeden , depresyon bulutu ile ayrıldık.
Ve anladınız tabi.. artık bitti .. New York'da güzel vakit geçirdik. Eğlendik , öğrendik,tatdık , aldık , bayıldık , bunuda gördük dedik. Değdi mi ? Evet.:))))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder