29 Kasım 2013 Cuma

KUDUS 2010 SUBAT -3 BATI SERIA






Valla üşeniyordum yazıyı tamamlamaya. O küçük not kağıtlarını bir araya getirmeye resimlerle denkleştirip, kafamı toparlamaya üşeniyordum ama  annemin de dediği gibi “ avara duranın ne karı var?” . hiççç.. yazmalı anlatmalı ..
Hz Davud’un mekanını anlatmıştım en son . Asıl görmek istediğim yer Filistinlilerin yaşadığı yerler. Batı Şeria. Filistin özerk bölgesi. Olaylar nerede oluyor? Kimlerin başında patlıyor bu bombalar? Nereye benziyor bu yer ?
İsrail hükümeti , 2002 yılında Filistinlilerin yaşadığı bölgeyi ; Berlin duvarından sonraki 2.utanç duvarı olarak devasa çirkin kalın yıkılmaz görünen duvarla ayırdı. 700 km uzunluğunda , 8 metre yuksekliğindeki bu duvarın ardında neler var görmem lazım. Duvarla BM insan haklarını ihlal ediyormuş ama hükümetin bunu umursadığı yokmuş. Duvar o kadar çirkin ki ardındakiler için merak üst seviyede bende. Duvarın resmi yok. Geçiş noktasında çekmek istedim valavalavala saydılar bana kızdılar . yukarıdaki resim internetten. 



Her 200 metrede bir bir gözlem kulesi var. Otobüs ile bir kontrol noktasına gidiyoruz. Bir süre bekliyoruz.Rehber ve şöförümüz uzun uzun konuşmalar yapıyorlar ama hala bekliyoruz. Bir erkek ve çocuk yaştaki bir kız askerin , ellerindeki kocaman makinalı mıdır nedir acaip cafcaflı silahları ile arandık. Kimliklerimizdeki  ay-yıldız ile kontrolu geçtik. Yavaş yavaş Filistin özerk bölgesine doğru yol almaya başladık. Dağ, taş , bir iki kırık dökük ev , dar otobanlar , yağmur  ve ardı ardına tepeler.
Bethlehem şehrine doğru ilerlemeye başladık. Araplar Beytullahim diyor. Yahudilerin çok sevmedikleri ama Müslümanların ve Hristiyanların inandıkları , korudukları çok sık ziyaret edilen bir şehir. Özelliği tarihinden geliyor. Bahsetmesem olmaz. Bethlehem ; Roma imparatorluğunun kontrolu altındaki şehirlerden biri iken , Hz.Isa’nın burada doğduğuna dair kuvvetli kanıt ve inanç vardır. Hz.İsa’nın doğduğu mağara’nın üzerine I.İmparator Konstantin’nin annesi Helen bir bazilika yapılmasını emretmiş. Ve daha sonra Kudus’un cazibesine gelenlerin eklemeleri ile gelişmiş. çok güzel bir kilise inşa edilmiş. İnanışa göre Hz. İsa’nın yeryüzüne geri dönünce Kudus’de Kıyamet kapısından giricek( Yahudi yönetim tarafınan duvar örülerek kapatılmıştır) ve doğduğu bu mağaraya yani artık kiliseye gidecektir. Bethlehem de insanlar çok fakir ve yardıma muhtaç görünüyorlardı.Dükkanlar ,satıcılar , araba tamirhaneleri , gençler, kahvehaneler, büfeler her şey yaşama devam ediyor.Öyle alışmışlar ki ,televizyonda , yazılı basında bahsedilen onca olayla yaşamaya. Yoksulluğu iliklerinize kadar hissettiriyor her kare göredüğünüz. Üzüldüm , kızdım . Bir garip hisler işte.
Yağmur altında dik bir yokuş ile Bethlehem kilisesine varıyoruz. Tavanı ağaç tonozlarla kaplı , yer yer mozaiklerin olduğu , iki yanda sutunlu koridorların olduğu bir kilise.


                Bizansın en güzel mozaiklerinden kalanları yerde ve duvarlarda görebiliyorsunuz .









 
Bethlehemden ayrılıp  Jericho şehrine doğru yol alıyoruz. Ama Jericho’ya varmadan yolda bir Osmanli kervansarayına uğranacak. Uçsuz bucaksız , ağaçsız , susuz , alçak tepelerin arasından 2 şeritli bir otobanda ilerliyoruz. Bazı bazı bedevi çadırlarını izbe mağara girişlerinde varla yok arası seçmek mümkün. Bedeviler İsrail ordusunda zaman zaman iz sürücü olarak paralı çalışıyorlar. Güneş Bethlehem’in kasvetini üzerimizden sıyırıyor. Tepelik bir yere ulaşıyoruz. Gerçek bir kervansaray !! Kervansarayın buraya yapılmasının bir sebebi varmış. Hz. Musa ’nın sıksık bu tepede ibadet ettiği rivayet edilirmiş.


 
                Kervansarayda ve o bölgede yaşamış Osmanlılara ait mezarlar resmin tam ortasında.



                                                      Göz alabildiğinde ıssız bir yerdi.







         Yola devam ediyoruz.Susadım ,acıktım,sıcak ,mızmızlanmaya başlayacağım ama direniyorum.



Jericho’ya yaklaştık az kaldı. Artık hangi çatışma, hangi savaş kendileride bilmiyor .Evler delik deşik, mermi izi olmayan tek bir metre kare duvar yok. Ama yaşam devam ediyor.



Jericho ortasından cılız bulanık bir nehir akan bir köy kasabası tadında güzel bir şehir. Bilinen en eski şehir olarak kabul ediliyor .Bulgulara ( bayılıyorum bu kelimeye ) göre 10 000 yıllık  ve deniz seviyesinden 1300 feet yaklaşık 400 metre aşağıda bir yer. Niye burası onu da anlatacağım.
Şehrin Nehri.                                           

Yengem bilmediği meyvaları arıyor.


Bu dağa çıkıyoruz




Bir çok hristiyan kaynakları eski yazıtlara dayanarak Hz.İsa’nın sık sık burada inzivaya çekildiğini söylemekteymiş. Hz İsa’da , Hz.Musa buraya sık gelir diye gelirmiş. Ortodoks manastırın yapılması ile daha bir dikkat çekmiş. Trabzon’daki Sümela manastırı gibi dağın orta yerine yapılmış.







Güneş gitti. Az önce sıcaktan şikayet eden ben’cağız neye sarınacağımı şaşırdım. Sersem etti hava beni. Jericho’ya çok yakın meşhur Lut Gölü için toz toprak bodoslama otobüse attık kendimizi. Yengeciğim ne ara elleri kolları  kolye bilezik dolu seyyar satıcı bulup , incik boncuk aldı anlamadım. Otobüsde nasıl diye gösteriyor

Lut Gölü.Dead Sea.Bahr’ül Meyyit.Ölü Deniz.Lanetli göl. Herkesin bildiği.hiç bir akarsu ,dere ile beslenmeyen , canlı yaşamayan bir göl. Bir kıyısı İsrail bir kıyısı Ürdun’e ait olan , deniz seviyesinden 418 metre aşağıda bir göldür. Lut kavminin “helak” olması ile ilgili anlatımları bilirsiniz . Doğru diyebiliriz. her yerleşim bölgesinin dere , akarsu , göl gibi yerlerde kurulduğu biliniyor. Lut kavmide bu gölün kıyısında yaşadığı kanıtlanmış . buraya kadar tamam . sonra sapkınlıkları nedeni felakete uğrayıp bu gölde yok oldukları söylenir. Toroslardan başlayıp , Lut gölüne oradan Kızıl denize kadar  uzanan deprem kuşağında.
Lut gölündeki depremler nedeni ile artık bu kavmin yok olduğu kabul ediliyor.  
Çamurundan torba torba karılarına taşıyan adamların eşlerine acıdım. Bu çamur onları güzelleştirecekse neden orada denize giren turist teyzelerde bir Heidi Klum göremedim ???


Yafa'da yağmur beklerken..





1515-1917 yılları arasında I.Sultan Selim ile başlamış Osmanlı hakimiyeti Yafa’da . Güzel küçük taze sebze ve meyvanın bol olduğu sevimli bir yer
                                                            Osmanlıdan kalma toplar







Eskiden Osmanlı karakolu olan yapının ön cephesindeki zamanın Valisinin yaptırdığı Osmanlı ceşmesi


        Sultan II.Abdulhamit’in tahta çıkışının 30.yılı  şerefine 1906 yılında yaptırdığı saat kulesi.
Kışla kapısı




Yakın zamanda bir Türk inşaat firması tarafından onarılan Osmanlı Vali konağı.
Yafa’yı sevdim. Denizi olduğu için torpilli tabi.. Denizi olan her yeri seviyorum ..
Dönüş günü geldi ama insanoğlu garip daha daha diyor. Ramla biraz sapma ile dönüş yolumuzun üzerinde olduğu için hadi oldu olucak oranın hatırı kalmasın dedik. Ramla küçük ama müzesi , parkları,  dükkanları olan güzel bir şehir. Pazarın sonuna denk geldik ama dükkanları hala açıktı . Cıvıl cıvıldı. Alelacele bir iki kare çekip gecenin karanlığında bizi son gecemizi geçirmek üzere otelemize döndük.
her günü, her saati, her anı güzeldi. Yine gider miyim ? kesinlikle evet..

Kudus.. my preciouss.. kıymetlimmsss…







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder